DÜNYA ASTIM GÜNÜ DOLAYISIYLA TORAKS DERNEĞİNE BİR TAVSİYE

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
DÜNYA ASTIM GÜNÜ KÜÇÜKUSTA

Türk Toraks Derneği Astım ve Alerji Çalışma Grubu’ nun 3 Mayıs Dünya Astım Günü dolayısıyla yaptığı açıklama astımlı hastaları krize sokacak kadar korkutucu geldi bana:

“Dünyada ve Türkiye’de bu hastalığın tedavisi ile ilgili gereken her türlü ilaç ve tedavi bulunuyor, ancak buna rağmen Türkiye’de astımlı hastaların yalnızca yüzde 1,25’inde bir yıl boyunca tam kontrol sağlanabiliyor.

Son bir yılda her 4 astım hastasından biri hastaneye yatarken, yarısı acil servislere başvuruda bulundu. Astım hastalarının yüzde 80’i günlük yaşamının bu hastalıktan etkilendiğini belirtirken, ancak yüzde 43 gibi yüksek bir oranı iyimser bir algılama sonucu, hastalığının kontrol altında olduğunu düşünüyor.”

Astım ilaçsız bile iyi olabilen bir hastalıktır

Yılda ilaca ödenen paranın 15 milyar doları geçtiği ve her türlü ilacın ve tedavinin bulunduğu bir ülkede astımlıların sadece yüzde 1.25’ inin tam olarak kontrol altına alınmış olmasına inanamadım.

Astımın tedaviye en iyi cevap veren hastalıklardan biri olmasını bir tarafa bırakalım dünyanın en ağır, tedaviye zor cevap veren hastalıklarında bile bu kadar büyük başarısızlık olabileceğini düşünemiyorum.

Senelerden beri binlerce astımlıyı takip ve tedavi etmiş bir göğüs hastalıkları uzmanı olarak söylüyorum: Astımlıların en az üçte birinde “ilaç bile kullanmadan” tam kontrol sağlamak mümkündür.

İlaçların nerdeyse yüzde 90’ ının Sosyal Güvenlik Kurumları tarafından karşılandığı ve her isteyenin ilaca kolayca eriştiği ülkemizde astımdaki bu tedavi başarısızlığının sebebinin “astım ilaçları” olabileceği gibi paradoks bir durum ortaya çıkıyor.

İnsan, tedavi başarısının yüzde 1.25 olduğu bir hastalıkta “hiç ilaç kullanmamak” acaba çok daha doğru olmaz mı diye düşünmeden edemiyor.

İlaca erişmekte sorun olmayan ve üstelik bir imza ile kolayca sürekli ilaç kullanabilir raporu verilebilen bir ülkede bu başarısızlığın sebebi ilaçlar değilse, bu durumdan astım tedavisini doktorlara ve hastalara öğretemeyen üniversiteler, eğitim hastaneleri ve elbette Toraks Derneği sorumlu olmalıdır.

Bu kadar hastane ve yatak var mı ki?

Bir hesap hatası yoksa; 4 milyon astımlıdan 2 milyonunun acile başvurmuş, 1 milyonunun ise hastaneye yatırılmış olması da bana imkânsız bir şeymiş gibi geliyor.

Bu kadar astımlının hangi hastanelerde yer bulunup yatırıldığını, 2 milyon hastaya acillerde hangi doktor ve hemşirelerin baktığını doğrusu çok merak ediyorum.

Astım hastalarının yüzde 80’inin günlük yaşamının bu hastalıktan etkilendiği şeklindeki sözler de bana makul ve mantıklı gelmedi. Yaşamın etkilenmesi terimi tam açıklanmıyor ama bundan günlük mutad işlerin yapılamaması kastediliyorsa bence bu da olacak şey değil.

Rapordaki “hastaların yüzde 43 gibi yüksek bir oranının iyimser bir algılama sonucu, hastalığının kontrol altında olduğunu düşünüyor” şeklindeki ifadeyi de kendisini sağlıklı hisseden hastalara Aziz Nesin’ in “Fil Hamdi” hikâyesinde oldu gibi “Sen kendini bilmiyorsun, iyiyim diyorsun ama hastasın” dendiği şeklinde açıklayabiliyorum.

Toraks Derneğine katılmıyorum

Bugüne kadar gazetelerde, dergilerde yayınlanan yazılarımda, radyo-televizyon konuşmalarımda, kitaplarımda astımın tıbbın en iyi tedavi ettiği hastalıkların başında geldiğini yazdım, söyledim durdum. Bu sadece hastalara umut vermek veya onları motive etmek için söylenmiş bir ifade de değil; gerçek bu!

Kendi astımlı hasta grubuma baktığımda, bunların yüzde 90’ ının çok iyi tedavi edilebildiğini görüyorum. Üstelik bu hastaların en az yüzde 30’ unda hiç ilaç kullanmadan bile tam kontrol sağlamak mümkün oluyor. Bu hastalar sadece “hayat tarzı düzenlemeleri” ve “korunma tedbirleri” ile sağlıklı yaşıyor; okuluna, işine gidiyor; sporunu ve diğer günlük aktivitelerini normal insanlar gibi yapabiliyor.

Astımlıların yüzde 50-60’ ı ise “ilaçlarla” tam olarak kontrol altına alınabiliyor. Burada hastaların yarıdan fazlasının ilaçlarını sürekli değil “dönemsel” olarak kullandıklarını da vurgulamak isterim.

Hastalık astımlıların ancak yüzde 10 kadarında süreklilik gösteriyor ve devamlı ilaç kullanmayı, acile başvurmayı gerektiriyor. Hastaneye yatılmak ise astımlıların ancak yüzde 5’ i için söz konusu olabiliyor.

Gelelim neticeye

3 Mayıs Dünya Astım Günü dolayısıyla, geçen sene de bu çalışmayı kaynak gösteren Toraks Derneği’nden bu araştırmanın yöntem ve gereçlerini, istatistiklerini ve yorumunu dikkatle gözden geçirmesini ve gelecek sene artık bunu değil yeni yapacağı bir çalışmayı sunmasını diliyor ve bekliyorum.

“Bu hastalık için başta hastalar olmak üzere hasta yakınları, hastane personeli ve eczacıların bilgilendirmesi önem kazanıyor” diyen Toraks Derneği’ nin her şeyden önce kendi araştırma ve bilgilerini gözden geçirmesi gerekiyor.

KAYNAK

http://www.ntvmsnbc.com/id/25205570/

Yazı için 3 yorum yapılmış:

  1. Tuna Erinçler dedi ki:

    Bana göre en az astımlı hastalar konusu kadar yoğun bakım birimlerindeki yatakları haftalar boyunca boş yere işgal eden KOAH’lı hastalar da önemli. Çünkü bunların çoğu yoğun bakımdan çıktıktan birkaç gün sonra ölüyor.

  2. Ateş Ülker dedi ki:

    Sayın Küçükusta,
    Astım konusundaki görüşlerinize katılıyorum.Astım’ın toplumda görülme sıklığı,tanısı ve tedavisi konularında beni de uzun zamandır düşündüren sorular var.Özellikle Astım olduğunu ifade eden ve aynı zamanda sigaraya devam bir grup olması dikkatimi çekiyor.Öte yandan Acil Polikliniklere başvuran Astım hastalarında veya ağır kriz(Status asthmaticus)vakalarında azalma olduğunu düşünüyorum.
    Saygılarımla
    Dr.Ateş Ülker
    İç H.Uz.

  3. Metin Keren (dr)28/04/2011 11:53:23 Medimagazin’ den:

    Kendisi de bir bilim insanı olan sayın hocamın toraks derneğinin mesajındaki bilimsel verilere bilimsel verilerle cevap vermesini beklerdim.Elbet sunulan verilere yorum yapılabilir; ama bir bilim insanının yapması gerekinin başka verilerle yanıt vermesidir diye düşünüyorum

Siz de yorumunuzu paylaşın: