BİTKİSEL İLAÇLAR ETKİSİZ Mİ?

Yazı Fontunu Büyült Yazı Fontunu Küçült Yazı Fontunu Sıfırla
erdem yeşilada

Star gazetesinde Prof. Dr. Erdem Yeşilada’ nın yazısı:

Geçen hafta 24 ekranlarındaki Farkında mısınız? programında “Bitkisel İlaçlar Şarlatanlık mı?” konusu tartışıldı. Programa Prof. Dr. A. Rasim Küçükusta’nın yanı sıra konuk olarak Prof. Dr. Hüsrev Hatemi, Dr. Ali Çerkezoğlu ile ben katıldım.

Konuşmalarda bitkilerin ehil olmayan kişiler ya da ‘bilgisiz-konuyla ilgisiz’ akademik unvanlı kişiler tarafından her derde deva olarak gelişigüzel pazarlanmasının halk sağlığı açısından sakıncaları tartışıldı.

Aslında mevcut durumun esas ilgili taraflar olan eczacı ve hekimlerin bu konuya uzak kalmalarının bir sonucu olduğu görüşünde hemfikir kalındı. Ancak bitkilerin tedavi amacıyla kullanılmasının etkili olup olmadığı konusunda Sayın Küçükusta ile ortak bir noktaya gelemedik.

Programa sık sık reklam arası verilmesi nedeniyle konuşmalar kesildiğinden tartışmalar ortada kaldı. Bu hafta bitkisel ilaçlarla sentetik ilaçların etkisi konusundaki görüşlerimi açıklamak istiyorum.   

HAPI YUTAN SONUÇ BEKLİYOR

Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde etki kelimesinin karşılığı “Birtakım sonuçlar, tepkiler, olaylar ya da görüntüler ortaya çıkaran neden” olarak verilmiş. Bu tanıma göre bir ilaç için etki tanımının ‘uygulandığında vücutta biyolojik bir değişiklik yaratması’ şeklinde olması gerekiyor.

Ünlü bilim adamı Isaac Newton “Etki varsa tepki de vardır” diyor. Bu durumda etkiye karşı oluşan tepkinin olumlu, ‘yararlı’ olabileceği gibi olumsuz yani ‘zararlı’ olması da söz konusu. 

İşte güncel tedavi kavramının bence en kritik döngüsü bu. İnsanlar (hekim ve hasta) bir ilaç alınca etkisinin hemen ortaya çıkmasını bekliyor; böyle olunca hasta da memnun, hekim de. Ancak vücutta bu arada meydana gelebilecek zararlı etkiler gözardı ediliyor.

Bu nedenle birkaç yıl önce gazetelerde yer alan “Vitaminlerin etkisi yokmuş” ya da “Antidepresanlar etkisiz” şeklindeki manşetleri hatırlarsınız. Her iki grup ilaç da peynir ekmek gibi satılan ilaçlar.

Bizim çocukluğumuzda ünlü çizgi karakter Temel Reis (Popeye) ıspanak konservesi yedikten sonra herkesi pataklardı ya da daha yeni dönemlerde Galli Asteriks güç iksirini içerek işgalci Romalı askerleri aynı şekilde dövüyor.

Sanırım herkes vitamin kapsülü alınca Temel Reis veya Asteriks gibi güçlü olma beklentisi içinde.

ÖNCE ZARAR VERMEYECEKSİN

Güncel bilimsel araştırmaların sonuçları, modern tıp kavramının babası olarak kabul edilen Hipokrat’ın bundan iki bin 500 yıl kadar önce ortaya koyduğu tedavi ve ilaç uygulama prensiplerinin doğruluğunu destekliyor: “Besinler ilacınız olsun.”

Yukarıda bahsettiğim çizgi film karakterleri haricinde ıspanak gibi besinleri yiyerek fil gibi kuvvetli olabilmek mümkün değil, şüphesiz. Ancak besinlerin vücutta meydana getirdiği biyolojik etki, farkına varamasak da sağlığımızın korunması, hastalıkların önlenmesinde temel rol oynuyor.

Yani düzenli ve dengeli beslendiğimizde bitkiler (burada meyve ve sebzeler) vücudumuzda ilaç gibi yararlı olabiliyor. Bu biyolojik yararı klinik çalışmalar ile bilimsel olarak (istatiksel) tespit edebilmek mümkün değil.

Nitekim dünyada en uzun yaşam ortalamasına sahip beş bölgede yapılan bir araştırmanın sonuçları (Mavi Bölgeler) yaşam ve beslenme şeklinin nasıl olması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu çalışmada ön plana çıkan soya fasulyesi, fındık, badem gibi besinleri hastalara bir ya da iki hafta verip de klinik olarak belirgin bir sonuç gözlenebilmesi ne derecede mümkün olabilir?

Dolayısıyla “Bitkisel ilaçlara etkisiz, yararsız” demek de aynı şekilde anlamsız bir sonuç.              

Hipokrat’ın bir diğer bilinen prensibi ise “Önce zarar vermeyeceksin.” Bitkisel ya da sentetik her bir molekülün fazla miktarda uygulanması riskli olabilir, yarardan ziyade zarar verebilir.

Dolayısıyla öncelikle hastalıkların önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması (Koruyucu Tıp) ve hastalığın ortaya çıkması durumunda ise tedavisinin vücuda mümkün olduğunca zarar vermeden gerçekleştirilmesi temel amaç olmalıdır.

Klinik etkinin gözlenmesinde bir başka önemli etken ise klinik çalışmada kullanılan bitkisel ürünün kalitesi. Yani içerisinde etkili bileşenlerin yeterli miktarlarda bulunup bulunmadığı hususu… Yeterli ve etkin kalite denetiminin sağlanamaması nedeniyle (maalesef bu tüm dünyada geçerli) mutlaka kalitesine güvenilir bitkisel ürünlerin kullanılmasına dikkat edilmesi gerekiyor.  

Sık sık söylediğim gibi insan sağlığı söz konusu olduğunda bitkisel ya da sentetik ilaç fanatizmi söz konusu olamaz. Önemli olan bir şikayeti tedavi ederken başka hasarlara yol açmamak. Tıpkı Hipokrat’ın dediği gibi!

Siz de yorumunuzu paylaşın: